Prof Dr. Murat Volkan DÜLGER: Yargı Reformu: Gerçekten Bir Reform Mu?
Emîr ayrıca kanunların uygulanmasını sağlayacak idarî düzenlemeleri yapar. Tam bağımsızlığını 15 Ağustos 1971’de kazanan Bahreyn’de anayasayı hazırlayacak kurucu meclis üyeleri 1972’de seçildi. 1973 Mayısında kurucu meclis çalışmalarını tamamladı ve anayasa yürürlüğe konuldu. Yürürlük işlemi, Bahreyn anayasal sisteminde büyük ağırlığı olan emîr tarafından bir kararnâmeyle gerçekleştirildi. Görüldüğü gibi İslâm devletinde halife zâhiren mutlak yetkili gibi görünse bile onun iktidarı her üç alanda da sınırlıdır. Batı’da iktidarı ellerinde toplamış monarkların tam bir otokrasi idaresi kurmuş olmaları, müsteşrikleri halifelerin de sınırsız bir iktidara sahip bulundukları zannına götürmüştür ki ikisi arasındaki benzerliğin sadece görünüşte olduğunu vurgulamak gerekir. Ne var ki uygulamada zaman zaman halifelerin veya hükümdarların otokrasiye varan icraatları olmuştur. Fakat bu fiilî durum, hukukî durumun da aynı mahiyette olduğu sonucunu doğurmaz. Kaldı ki böyle fiilî durumların bulunduğu dönemlerde bile halife ve hükümdarlar yasama alanındaki yetkilerinin sınırlı olması sebebiyle Batılı anlamda bir otokrasiye hiçbir zaman gidememişlerdir. A) 12 nci maddesinin altıncı fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra, yedinci fıkrasındaki “yurtdışı sürekli görevler” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve aylıksız izinler” ibaresi eklenmiştir. (2) Dava açma süresi, cezanın kesinleşmesinden itibaren başlar.
- Kanaatimizce bu olaydaki eylem de disiplin tecavüzü kabul edilemez.
- (1) Disiplin kurulu tahkikat sonucunda; disiplin cezası verilmesine yer olmadığına veya disiplin cezası verilmesine yahut kurulun yetkisizliğine karar verebilir.
- Taksirli suçlardan verilen cezalar hariç olmak üzere, askeri mahkemelerce üç aydan fazla hapis cezası ile birlikte Türk Silahlı Kuvvetlerinden çıkarma cezası da verilebilir.
(1) Kanun yollarına başvurma hakkındaki genel hükümler, yargılamanın yenilenmesi istemi hakkındada uygulanır. E) Yeni olaylar veya yeni deliller ortaya konulup da bunlar yalnız başına veya önceden sunulan delillerle birlikte gözönüne alındıklarında sanığın beraatini veya daha hafif bir cezayı içeren kanun hükmünün uygulanması ile mahkûmedilmesini gerektirecek nitelikte olursa. Dosyanın ilk derece mahkemesine gönderildiği hallerde, kararın bir örneği debölge adliye mahkemesine gönderilir. (1) Yargıtay, süresi içinde temyiz başvurusunda bulunulmadığını, hükmün temyiz edilemez olduğunu,temyiz edenin buna hakkı olmadığını ya da temyiz dilekçesinin temyiz sebeplerini içermediğini saptarsa, temyiz isteminireddeder. (2) Temyiz eden, ret kararının kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde Yargıtaydan bu hususta bir kararvermesini isteyebilir. (1) Sanığın yararına olan hukuk kurallarına aykırılık, sanık aleyhine hükmün bozdurulması içinCumhuriyet savcısına bir hak vermez. (1) Hükümden önce verilip hükme esas teşkil eden veya başkaca kanun yolu öngörülmemiş olanmahkeme kararları da hükümle beraber temyiz olunabilir. (1) Bölge adliye mahkemesi karar ve hükümlerine karşı direnilemez; bunlara karşı herhangi bir kanun yolunagidilemez. (5) Cumhuriyet savcısı, istinaf yoluna başvurma nedenlerini gerekçeleriyle birlikte yazılı isteminde açıkça gösterir.Bu istem ilgililere tebliğ edilir. İlgililer, tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde bu husustaki cevaplarını bildirebilirler.
Bu ilke doğrultusunda taraflar sözleşmeleri serbestçe düzenleyebilmekte olup aralarındaki işin niteliği doğrultusunda bir takım riskli durumları Özel Mücbir Sebep olarak kaleme alabilirler. Bu noktada tarafların özel mücbir sebep olarak düzenledikleri hususlar da mücbir sebep kapsamında değerlendirileceğinden dolayı tarafların edimlerini ifa edememeleri sonucu bundan sorumlu oldukları hususu gündeme gelmeyecektir. Özetle, ister genel mücbir sebep olsun ister özel mücbir sebep olsun her iki durumda da tarafların edimlerini ifa edememelerinden kaynaklı olarak sorumlulukları ortadan kalkmaktadır. Sözleşmeye bağlılık ilkesinin sözleşme hukukuna egemen olan temel kural olmasına karşın; karşılıklı taahhütler içeren sözleşmelerde, akdin kurulduğu anda karşılıklı edimler arasında var olan denge, sonradan sözleşme şartlarının öngörülemez ve olağanüstü değişmesiyle taraflardan biri aleyhine katlanılamayacak derecede bozulabilir. Sözleşmenin edimleri arasındaki dengeyi bozan olağanüstü hallere harp, ekonomik krizler, aşırı enflasyon, devalüasyon örnek olarak gösterilebilir. Bu durumda tarafların artık o akitle bağlı tutulmasının adaletsizliğe yol açacağı ve sözleşmeye Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 2. Maddesindeki dürüstlük kuralının bir gereği olarak hakimin müdahalesinin istenebileceği TBK m.138 ile düzenlenmiştir. Uyarlama noktasında vurgulanması gereken önemli bir husus, uyarlama için ilgilinin mahkemeye müracaat etmesi gerektiği ve uyarlamanın hakimden talep edileceğidir. Vatanın korunmasını gerektiren olağan üstü bir hal söz konusu olduğunda bir koruma kanunu çıkarılarak normal kanunların yürürlüğünü durdurmak da dahil gerekli her türlü tedbiri almak üzere bir kimse görevlendirilir.
Maddesi uyarınca uyulması gereken ilkelerin, genel-özel kişisel veri ayrımı yapılmaksızın tüm kişisel verilerin işlenmesi sırasında varlığı aranmaktadır. Kanun, toplum içerisinde bireyin dışlanması ve ayrımcılığa maruz kalması noktasındaki hassasiyet gereği sağlık ve cinsel hayata ilişkin veriler ile diğer özel nitelikli verileri birbirinden ayrı tutmuştur. Buna göre aşağıdaki hallerde ilgili kişinin açık rızası olmaksızın özel nitelikli kişisel verilerin işlenmesi mümkün olabilecektir. Kişisel sağlık verilerinin işlenme ilkeleri ve şartları da genel nitelikli kişisel verilere göre daha farklıdır. Yani Kanun özel nitelikli kişisel verilere özel bir önem atfettiğinden bu verilere ilişkin farklı düzenlemeler getirmektedir.[13] Kaldı ki bu konuda salt kanun ile yetinilmeyip ikincil mevzuatlarla[14] da kanun desteklenmektedir.
Ayrıca, toplanması gereken belgeler, ilgili kurum ve kuruluşlardan talep edilir. (3) Elkonulan mal, hak ve alacakların korunmasında, elkoymaya ilişkin hükümler uygulanır. Tedbirlere ilişkinkararların özetinin bir gazetede ilânına sulh ceza hâkimince veya mahkemece karar verilebilir. (2) Kovuşturma evresinde mağdur veya sanığın yaşının ceza hükümleri bakımından tespitiyle ilgili bir sorunlakarşılaşılması halinde; mahkeme, ilgili kanunda belirlenen usule göre bu sorunu çözerek hükmünü verir. (2) Sanığa veya mağdura ait kişisel verilerin yer aldığı belgelerin, açıkça istemeleri halinde, kapalı oturumdaanlatılmasına mahkemece karar verilebilir.
Askerlik yükümlüleri, kışlaya katıldıktan sonra askerî bir mekan ve ortama girerler ki bu kısıtlı bir özel hayat anlamına gelir. Anayasa hükmüne bakıldığında, zorunlu askerlikle ilgili doğrudan bir sınırlama görülmemekle beraber izin, hava değişimi gibi özel haller dışında yükümlülerin doğası gereği askerî birlik ve kurumunda ikamet etmek zorunda oldukları, değil seyahat, izinsiz görev alanı dışına dahi çıkamayacakları izahtan varestedir[612]. Bu bakımdan Türk hukuk düzeninde uluslararası hukuk kurallarının Anayasa üstü değer taşıdıkları sonucuna varılamayacağı gibi, uluslararası andlaşma ile Anayasanın çatışması durumunda mahkemelerin Anayasa hükmünü ihmal ederek andlaşma hükmünü uygulamalarına da hukuken olanak yoktur. Uluslararası andlaşmaya aykırı olsa bile mahkemeler Anayasa hükmünü uygulamak zorundadırlar; uygulama dışı ve etkisiz bırakamazlar. Norm çatışmasının niteliği açıklığa kavuşturulduktan sonra yeni bir sorun ortaya çıkmaktadır. Yasa – Sözleşme çatışması halinde hangi kurala üstünlük tanınacağı Anayasada açık bir şekilde düzenlendiği halde Anayasa-Sözleşme çatışması halinde hangi kurala üstünlük tanınacağı düzenlenmemiştir. Onur kırıcı muamelelerin mağdur üzerindeki etkisi; mağdurda korku, anksiyete ve aşağılık duygusu yaratması ve onları kendisi veya başkaları karşısında alçaltıcı niteliktedir. Mağdurun fiziksel veya moral direncini kırmaya yönelik uygulamalar yahut mağduru iradesine veya vicdanının aksine hareket etmeye yönelten uygulamalar bu kapsamdadır. Kişiyi kamu önünde teşhir etme, kamu gücünün veya görevlilerinin oyuncağı haline getirme, fiziki ceza verme gibi muameleler onur kırıcı muamele kavramı içerisine girmektedir.
(5) Elektronik imzalı belgenin elle atılan imzalı belgeyle çelişmesi halinde UYAP’ta kayıtlı olan güvenli elektronikimzalı belge geçerli kabul edilir. (4) Güvenli elektronik imza ile imzalanan belge ve kararlar diğer kişi veya kurumlara elektronik ortamda gönderilir.Güvenli elektronik imza ile imzalanarak gönderilen belge veya kararlar, gerekmedikçe fiziki olarak ayrıca düzenlenmez veilgili kurum ve kişilere gönderilmez. (3) Bu Kanun kapsamında fiziki olarak hazırlanması öngörülen her türlü belge ve karar elektronik ortamdadüzenlenebilir, işlenebilir, saklanabilir ve güvenli elektronik imza ile imzalanabilir. (3) Bunlardan herhangi biri istediği takdirde, karar veya hükme katılacak hâkimlerin isimleri kendisine bildirilir. (1) Sanık, yetkisizlik iddiasını, ilk derece mahkemelerinde duruşmada sorgusundan, bölge adliyemahkemelerinde incelemenin başlamasından ve duruşmalı işlerde inceleme raporunun okunmasından önce bildirir. (1) Mahkeme, bakmakta olduğu birden çok dava arasında bağlantı görürse, bu bağlantı 8 inci maddedegösterilen türden olmasa bile, birlikte bakmak ve hükme bağlamak üzere bu davaların birleştirilmesine karar verebilir. (2) Birleştirilen davalarda, bu davaları gören mahkemenin tâbi olduğu yargılama usulü uygulanır. Birleşik Krallık Veri Koruma Otoritesi (ICO) tarafından kurumun internet sitesinde[22], COVİD-19 küresel salgını süresince Kişisel Verilerin Korunmasına ilişkin olası ihlallerin önüne geçebilmek adına dikkat edilmesi ve bilinmesi gereken hususlara yönelik birkaç blog yazıları yayımlanmıştır.
Bu çalışma ile söz konusu eksiklik giderilmeye çalışılacaktır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m.7/2’de “lehe uygulama” ilkesi; suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümlerinin farklı olması halinde, sanığın lehine olan kanunun uygulanacağı şeklinde düzenlenmiştir. Bu hüküm kapsamında lehe uygulama; Ceza Hukukunun maddi boyutuna, yani cezanın belirlenmesine ilişkparibahis. Bireysel başvurunun 23 Eylül 2012 tarihinden bu yana tarihsel serüveninde Anayasa Mahkemesi ilk kez, bir hak ihlali kararının uygulanmamasından doğan anayasal çıkmaz sebebiyle TBMM’ye ve HSK’ya çağrıda bulunmuştur. Sorunun kaynağı Anayasanın üstünlüğünü zedeleyen bir yargı tasarrufudur ve çözümü, bütün Anayasal kurum ve kuruluşların bir hak ihlali kararına uyulmasını sağlamak adına müşterek sorumluluğu üstlenip, Anayasal üstünlüğü koruma görevini ifa etmesidir. “Hukuki güvenlik” hakkının geri dönülmez biçimde zedelenmemesi ve aynı mahiyette bir ihlalin tekrarlanmaması adına, Anayasa Mahkemesi’nin bu çağrısına kulak verilmeli, Anayasal güvenceye dayanan bu haklı beklenti gözardı edilmemelidir. 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nun kabul edilmesi ile birlikte Kanunun “Tanımlar” başlıklı 3/1-d maddesinde “kişisel veri” tanımı öngörülmüştür.